ASGARİ DEĞİL, İNSANCA YAŞAM ÜCRETİ!

10.11.2021

ASGARİ DEĞİL, İNSANCA YAŞAM ÜCRETİ!

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu bugün düzenlediği haftalık basın toplantısına 10 Kasım münasebetiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatını anarak başlarken; sağlık çalışanlarının sorunlarını, fındık ihracatında fiyat belirlenmesini, TRT payını ve asgari ücreti ve gündemine aldı.

10 Kasım

Basın toplantımıza 83. yılını idrak ettiğimiz Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatını hatırlayarak başlamak istiyorum.

İstiklal Harbi’nden sonra İzmir İktisat Kongresi toplandı, akabinde başlatılan sanayileşme hamlesini önemli bir hamle olarak görüyorum. Gerçekten kapsamlı bir sanayileşme hamlesi yaşadı Türkiye.

Anadolu’da birçok ilde tekstil fabrikaları kuruldu, madenlerimizin işlemesi için müesseseler ihdas edildi, demiryollarında hamle yapıldı, 1938’de Sivas’ta demiryolu fabrikası kuruldu; büyük bir iş imkânı ortaya çıktı.

Muhterem arkadaşlarım, son zamanlarda bazı hadiseler meydana geldi.

Konya’da hafif atlattığımız bir deprem meydana geldi, Malatya’da bir binanın çökmesi sebebiyle hayatını kaybedenler oldu, bunun yanı sıra bir öğrenci minibüsü devrildi; hayatını kaybedenler oldu.

Bu elim hadiselerde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum.

Sağlık Çalışanları "Sağlıklı" Bir Çalışma Hayatına Kavuşmalı!

Dün Türk Tabipler Birliği yönetiminden arkadaşlar bizi ziyarete geldiler, sağlık alanında sağlıkçıların yaşadığı problemi onlar da dile getirdi. Özellikle son pandemi döneminde şahit olduğumuz tablo bir bakıma sevinç verici bir bakımdan üzüntü verici.

Sevindirici olan; sağlık çalışanlarımızın bu şartlarda ne kadar fedakarane çalıştığıdır. Bu bizi gururlandırdı ama öbür taraftan da sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu şartları düşündüğümüz zaman da üzülmekten kendimizi alamıyoruz.

Sağlık çalışanları çok zor şartlarda mesleklerini sürdürüyorlar, 36 saat nöbete nasıl dayanıyorlar anlamıyorum. Benim torunlarım, yeğenlerim var doktor olan; bu kadar uzun bir zaman doktorun sağlıklı hizmet vermesi hakikaten akıllara durgunluk verecek kadar önemlidir diye düşünüyorum.

Özellikle son 2 yılda gayretlerine ve fedakârlıklarına daha fazla şahit olduğumuz sağlık çalışanlarımızın sorunlarını bir an evvel ele almalı, çözüme kavuşturmalıyız.

Geçtiğimiz haftalarda 36 saatlik nöbet sonrasında uykusuz kaldığı için trafik kazası geçiren bir sağlık çalışanımızın haberi hepimizi derinden üzmüştü.

Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.

Sağlık çalışanlarının bu insanlık dışı çalışma şartlarına mutlaka son verilmelidir. Kesintisiz nöbet süreleri düşürülmeli, izin hakkı mutlaka tanınmalıdır.

Ne yazık ki sıkça şahit olduğumuz sağlık çalışanlarına yönelik şiddet de bir türlü önlenememektedir.

Saadet Partisi döneminde; Sağlıkta Şiddetin Önlenmesi Yasası mutlaka uygulanacak ve şiddeti önleyecek yeni bir yol izlenecek, etkili politikalar geliştirilecektir.

Sağlık çalışanlarımızın içinde bulunduğu zor şartlar onları yeni arayışlara itmektedir.

2019 yılından bu yana yaklaşık 3 bin sağlık çalışanı yurt dışına göç etmek için başvuruda bulundu.

Tıp fakültelerinden mezun olanların %10’u da benzer şekilde yurt dışına gitmek için arayış içinde.

Bu arkadaşlarımız TUS yerine yabancı dil sınavlarına hazırlanarak, daha iyi şartları yakalayacakları ülkelerin kapısını aralamaya çalışıyorlar.

Biz bu ayıba bir son vermek için gerekli tüm adımları kararlılıkla atacağız. Türkiye’yi, sağlık çalışanlarının kaçtığı bir ülke olmaktan kurtarmak önceliklerimiz arasındadır.

BİR KİLO FINDIK, BİR KOLİ YUMURTA ETMİYOR!

Türkiye, dünya fındık üretiminde liderdir ve fındığın yaklaşık %70’ini üretmektedir.

Ama dolarda hızlı bir yükseliş olmasına rağmen devlet fındık alım fiyatlarını dolar seviyesinde bile tutamıyor, böyle bir gariplik dünyanın hiçbir yerinde olmaz.

Fındıktan geçimi sağlayan kişi sayısı; 380 ila 420 bin (ortalama 400 bin) aile fındık tarımı yapıyor.

Fındığın bölge ve ülke ekonomisi açısından bakıldığında çok büyük bir katma değer ürettiğini görüyoruz.

Türkiye, 2020-2021 fındık ihracat sezonunda 2 milyar 10 milyon 787 bin dolar gelir sağladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2021 yılı fındık fiyatlarını 12 Ağustos’ta açıkladı.

Giresun kalite fındık 27 lira, Levant kalite fındık ise 26.5 lira olarak açıklandı.

O tarihten bugüne geçen yaklaşık 2,5 aylık sürede fındık fiyatları döviz ve altın karşısında erirken, buna bir de üreticiyi derinden etkileyen hayat pahalılığı eklendi.

Fiyatın açıklandığı tarihte 1 kg fındık satan üretici 3,08 ABD Doları alabiliyordu.

Dövizde yaşanan yükselmeye bağlı olarak bugün 1 kg fındık satan üretici bu parayla 2,77 dolar alabiliyor.

Serbest piyasada ise fındık fiyatları 23-24 TL arasında değişiyor.

Buna göre serbest piyasada 1 kg fındık satan üretici 2,40 dolar alabilir.

12 Ağustostan bugüne üreticinin 1 kg fındıkta ABD Doları bazında 0,68 dolar zarar ettiği görülüyor.

Bugün Türkiye’de fındık fiyatlarını yabancı bir çikolata markasının Türkiye sorumlusu belirliyor, böyle saçmalık olabilir mi? Nerede Fiskobirlik? Tarihe karıştı! Fiskobirlik niçin elimine edildi de Fiskobirlik tarihe karıştı. Şimdi fındıkla Toprak Mahsulleri ilgileniyor diyecekler. İhtisasın önemli olduğu bir konuda buğday gibi ürünlerle ilgilenen bir kuruma “Sen şimdi git, fındıkla ilgilen.” demek mantıklı olur mu Allah aşkına!

ÜRETİCİNİN KG BAŞINA KAYBI 6,4 TL’YE KARŞILIK GELİYOR.

TON BAŞINA KAYBI İSE 6 BİN LİRAYI GEÇİYOR.

Fındık fiyatı düşerken fiyatlar genel düzeyi artmıştır. Sadece ayçiçek yağındaki artışlar, yüzde 50’yi geçmiş durumdadır.

Fındık üreticisi 1 kilo fındık satıyor, bir koli yumurta alamıyor!

Üretici alın terinin karşılığını alamıyor, tüketici; yani vatandaşlarımız ucuza fındık yiyemiyor. Hem üreticiyi hem de tüketicilerimizi/vatandaşlarımızı mağdur eden bu sistemi değiştireceğiz…

TRT PAYI

Havaların yavaş yavaş soğuduğu, insanların da önümüzdeki kışı nasıl geçireceklerini kara kara düşündüğü aylardayız.

Bir evin en önemli giderini, enerji tüketiminin 3 katına çıktığı bu aylarda faturalar oluşturuyor.

Asgari ücretlileri, dar gelirlileri ve öğrencileri en çok zorlayan harcamalar elektrik, su, doğalgaz gibi kalemler…

Faturalardan enerji fonu ve kamu yayıncılığı yapması gerekirken taraflı bir yayın politikası izleyen TRT’ye aktarılan katkı payının alınmaması bu anlamda geç de olsa isabetli bir karardır.

Bu adımdan ötürü tebrik ediyoruz; ancak yeterli olmadığını ifade etmekte de fayda görüyorum.

%20’sini vergilerin oluşturduğu faturalarda %1 oranındaki enerji fonunun ve %2 oranındaki TRT payının olmaması geçinmekte zorlanan vatandaşlarımız için maalesef yeterli değildir.

Dağıtım bedeli, hizmet bedeli gibi kalemler de eklenince 100 liralık bir tüketim için 190 liradan fazla fatura ödeniyor.

Bu sebeple başta %18’lik KDV ve ÖTV olmak üzere, faturalardaki tüketim dışı bedeller kaldırılmalıdır.

AK Parti TRT payını 19 sene önce vadetmişti, iktidara geldikten sonra 3 ay içinde kaldıracaktı. Şimdi 19 yıllık alacağı var içerisinde vatandaşın. Şimdi bunu öderler mi ödemezler mi bilmem ama dolaylı bu tarzdaki zamların kaldırılması gerekir.

Akaryakıtta alınan vergiler dünyanın hiçbir yerinde alınmıyor, 10’a aldığınız akaryakıtı vatandaşa 30’a veriyorsunuz. Oralarda da maalesef şartlar değişti, eskiden gazın varsa avantajlıydın, şimdi? Mazot, gaz, benzin aynı fiyata geldi. Siz tarımda traktörün kullandığı mazotun üzerindeki vergiyi kaldırarak düşük fiyata vermeye gideceğinize, onu benzinle eşit hale getiriyorsunuz, bu problemin ne olduğunu fark edememeye işaret.

Vatandaşlar borçlarını ödeyemiyor, böyle olunca da cezayı arttırıp, hapse attıracaksınız böyle de sorunlar çözülmeyecek.

Saadet Partisi olarak biz bu konuda kararlıyız; iş başına geldiğimizde bunları kaldıracak, vatandaşımızın sırtındaki yükleri olabildiğince hafifleteceğiz.

 

Asgari Ücret

Bir asgari ücretlinin çocuğu sabah okula giderken kısa bir not yazıp babasının cebine koyuyor.

O notta ne yazıyor biliyor musunuz? “Sevgili babacığım, 10 lira benim için çok fazla 1,5 lira bana yeter. Sen o parayla bir sürü şey alırsın.” yazıyor.

Bu ülkeyi idare edenler, ceplerinde torpil listesiyle dolaşanlar acaba böyle bir not ceplerine konulsa o notun ağırlığından yürüyebilirler miydi; merak ediyorum.

Fabrikalarda çalışan asgari ücretliler, kendilerine verilen yemek kartlarının içindeki bakiyeyi para olarak alabilir miyiz, diye soruyorlar.

Neden? Çünkü yemek yemesi için verilen 100 lirayı evinin ihtiyacı için harcayacak!

İş yerinde, öğlen yemeğinde çıkan meyveyi yemeyip akşam evine götürüyor asgari ücretli. Neden? Çünkü çocuğuna meyve alamıyor.

Giderek artan hayat pahalılığı karşısında asgari ücretliler için her şey, en temel ihtiyaçlar bile bir lüks haline geldi.

Çocuk okutan, kira veren asgari ücretliler aldığı maaşla hangi ihtiyacını karşılayacak?

TÜİK enflasyon %19 diyor… Oysa gerçeğin böyle olmadığını halkımız biliyor, yaşıyor.

Halkımızın %93’ü ise enflasyonun TÜİK’in açıkladığından çok daha fazla olduğunu söylüyor.

Ak Parti’ye oy veren vatandaşlarımız arasında dahi bu oran %90 iken, MHP’ye oy veren vatandaşlarımız arasında da bu oran %95’e ulaşıyor.

Faturalar konusunda dile getirdiğimiz vergi konusunu bir kez daha yineleyerek asgari ücretlilerden alınan gelir vergisinin de yeniden ele alınması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Yapılacak zamlar konusunda TÜİK rakamları düşünülerek değil, %40 civarında enflasyon olduğunu düşünerek hareket edilmesi gerekmektedir. Ne yapılacak? Tekrar söylüyorum; yolsuzluklar kalkacak, israf bütünü ile önlenecek. Bunun arkasından da israf dediğimiz zaman; elzem olmayan tüm yatırımlardan vazgeçilecek. Buradan ortaya çıkan kaynak vatandaşın cebine aktarılacak, böylelikle piyasa canlanacak, yeni yatırımlar yapılacak, yeni istihdam alanları açılacaktır.

Asgari Ücretten Gelir Vergisini Kaldıracağız

Zenginden de fakirden de aynı miktarda alınan vergi eşitlik olabilir ama adilane değildir. Bu sebeple asgari ücretliden alınan gelir vergisi mutlaka kaldırılmalıdır. Biz bunu kesinlikle kaldıracağız!

Bir insan düşünün; iş hayatında haftanın altı günü, evine mecalsiz dönecek kadar çalışacak.

Bir insan düşünün; bu yorgunluğun karşılığında bugününü açlık sınırında yaşayacak, yarını için birikim yapamayacak!

Bir insan düşünün; ne kadar çalışırsa çalışsın sadece günü kurtarmak için çalışacak.

Bir insan düşünün; sabahtan akşama en iyi ihtimalle 8-10 saat, çoğu zaman 12-14 saat çalışacak.

Ve böyle bir günün sonunda evine giderken eline geçen para sadece 95 lira!

-Sabahtan akşama 10 ila 16 gün çalışacak ve yalnızca kirasını ödeyecek!

-Sabahtan akşama çalışmanın karşılığı 2 kilo kıyma etmiyor bu ülkede!

-Sabahtan akşama 2 gün alın teri dökecek ve bu parayla evinin elektrik faturasını ödeyecek!

Bugün bir yıllık enflasyon en iyi ihtimalle %40 civarındadır. Bu demek oluyor ki 2022’de asgari ücret %40 artışla 3.950 liraya çıkarılırsa dar gelirli ancak 2020’deki alım gücüne tekrar ulaşabilir.

Hali ile asgari ücret hesaplamasında eriyen alım gücü ve gizlenmeye çalışılan reel enflasyon muhakkak göz önüne alınmalıdır.

Bu nedenle asgari ücret zammı için oran değil; seviye belirlenmelidir.

Bu seviye de mutlaka ama mutlaka açlık değil; yoksulluk sınırı olmalıdır.

Hepimizin ortak talebi; asgari değil, insanca yaşam ücretidir!

Saadet Partisi'nin teklifi de budur; iş başına geldiğinde de bunu gerçekleştirecektir.